Türk Alüminyum Sektöründe Bundan Sonra Ne Olacak?

Türk alüminyum sektörü olarak, belki de son yılların en ilginç sürecini yaşıyoruz. Bir taraftan sürekli artarak devam eden talep, diğer taraftan tırmanan ham madde fiyatları ve ham madde temininde yaşanan güçlük…

“Hepsi bir araya mı geldi?” diyelim, yoksa “Zaten böyle mi olur bu süreç?”, ne diyelim bilemiyorum. Aslında arz talep ilişkisinde fiyatların yükselmesi çok beklenmeyen bir şey değil, ancak tedarik zorluğu burada esas anlaşılmaz olan… Ne oldu, bir anda dünya alüminyum üretim kapasiteleri %100 artış mı gösterdi? Kapasiteler bir anda bu şekilde artma şansına sahip değil ise,ki öyledir, o zaman ne oldu? Bundan sonra ne olacak? Bizi nasıl bir pazar ve nasıl bir süreç bekliyor?

Amerika’da seçimler öncesi piyasaları rahatlatmak için pompalanan para, dünyaya yayıldı. Özellikle Avrupa’nın bundan önemli ölçüde payını aldığı görülüyor. Öyle bir süreç yaşandı ki, hem Çin ambargosu ile Avrupa’ya yönelen ABD talepleri, hem de bu taleplerin artmasına neden olan ABD para politikası, tüm alınan kararları ile Çin hariç dünyanın çok işine yaradı. Cavit bir dönem özellikle perakende sektöründe bir yavaşlatma etmeni olduğu halde aslında görüldü ki; yavaşlatmaktan çok yayı germiş bu süreçte. İnsanlar kazandıkları ama harcayamadıkları süreçte anlaşılan o ki, çok plan ve program yapmışlar.

Türkiye ekonomisi çok ilginç ekonomik veriler ile bu süreçte yerini aldı. Elbette pozitif tarafta. Aslında devlet politikasının bile ön görmediği bu süreç ihracat artışları ve e ticaret ile çok farklı bir noktaya geldi. Psikolojik olarak insanımız ilk dönemlerde ithal ürünler yerine her noktada yerli ürünlere döndüler. Dezenfektan, maske, temizlik ürünleri gibi birçok üretim kolu hem iç pazarda hem de ihracatta öne çıkan, trend sektörler oldular. Bu sektörlerin getirdiği önemli ivme, ekonomide pozitif gidişin etkeni oldu. Elbette durağan veya tamamen kapanan sektörlerimiz var ve olacak da... Ancak hesap, yanlışların doğrular ile karşılaştırıldığı ve toplam rakamların etkili olduğu noktadan bakıldığında neticede ok yukarı yönlü… Neticede tepe yönetimin de baktığı ok bu…

Şimdi esas önemli konu, bu süreçlerin bizi nereye sürükleyeceği…! Bu aşamaya kadar gelinen nokta, aslında talep artışı konusunda üreticinin aldığı önlemler ile mevcut eksik kullanılan kapasitelerin hem makine ekipman ve hem de işgücü anlamında veya hiç kullanılmayan kapasitelerin devreye alınması ile artan üretim miktarları, buna bağlı olarak da artan ham madde talep miktarlarıdır. Bu aşamadan sonra görülen o ki; fabrikalarımız gelişen sürece bağlı olarak kapasite artıracak yatırımlara da sıcak bakmakta, hatta başlamış durumdalar. Özellikle fabrika büyütmeler yeni yatırımlar inşa süreci devam ederken, yurt içi ve dışı kaynaklı çok ciddi makine ekipman siparişleri de söz konusu. Peki bu süreç sürdürülebilir olacak mı? Bu hesap, çok önemli ve stratejiktir. Geçmişte tekstil gibi birçok sektörde yaşadığımız makine yatırım çöplüğü, ülkemizin kaldıramayacağı bir yük olur… Bu hiçbirimizin asla kabul etmediği bir öngörüdür.

Günün sonunda ABD’nin meclise sunduğu ve toplam büyüklüğü 6 trilyon dolar olan altyapı revizyon projesi, Çin’e ABD ve AB tarafından uygulanan ambargolar ülkemiz için çok önemli belki de bir daha önüne çıkmayacak kadar önemli bir süreçtir. Şimdi bize düşen bu süreci çok iyi yönetmek ve lehimize döndürerek önemli kazanımlar sağlayacak hale getirmektir. Böyle bir dönemde bu şansı kullanabilirsek, gerçekten çok güçlü marka olmuş firmalarımız ile dünya pazarında kendimizi çok daha fazla özgüven ile temsil edeceğimizden hiç şüphem yok.

Saygılarımla

c.kirboz2

Powered by OrdaSoft!