mehmet fatih ucarHukuk Kavramı

30 yıllık hukukçu olarak birikim ve deneyimlerimi paylaşmak arzusu bende de varken uzun yıllar dostluğumuz olan Kemalettin AKSÖZ’den Win&ARTProje ve ALU&Art Dergilerinde bu bilgilerimi paylaşma hususunda teklif gelince ben de kabul ettim ve böylece şimdi bana sizlerle tanışma ve paylaşma fırsatı doğmuş oldu.

 

 

Üniversitede okurken şans eseri Türkiye’nin en önde gelen hatta dünya çapında tanınan ve görüşleri dünyanın çeşitli üniversitelerinde ders olarak okutulan müthiş bir öğretim kadrosuyla karşılaşma fırsatım oldu. Prof. Dr. Ziya UMUR lar, Prof. Dr. Reha POROY, Prof. Dr. İsmet SUNGURBEY, Prof. Dr. İlhan ÖZAY, Prof. Dr. Baki KURU, Prof. Dr. Sahir ERMAN lar ve daha pek çok dünya çapında hukuk dehaları, bulunmaz ve bir daha rastlanmaz büyük bir tesadüf ve büyük bir şans olarak, hep bir arada, aynı anda ve dahi aynı üniversitede bulunarak bizim hocalarımız olarak öğretim üyeleri idi.

 

Eğitim sırasında biz hep kanun maddelerine ilgi duyarken onlar çoğunlukla “onları bir kenara bırakın… Mteslek hayatınızda öğrenirsiniz…” derler ve bizlerle bıkmadan usanmadan hatta ayrı bir keyif alarak “hukuk mantığı”, “hukuk normları ve tekniği” ve” sosyolojik nedenleri ve birikimleri” üzerine konuşur ve ders yaparlar ve sınavlarda da bu ağırlıkta sorular sorarlardı.

 

Bu tavrı uzun zaman çok yadırgadığımı itiraf etmeliyim… Ne yapmak istiyorlardı? Neticede ben hukuk fakültesini kazanmıştım ve öncelikli olarak kanunları öğrenmeli idim. Ama onlar öyle yapmıyorlar hatta benim kanunları öğrenme arzumu adeta öteliyorlardı.

 

Onlardan ders ala ala ve olgunlaştıkça ne yapmak istediklerini çok iyi anlamıştım. Onlar bize öncelikle kanunları değil ama hukuku öğretmeye çalışıyorlardı… Evet orası da zaten “kanun fakültesi” değil “hukuk fakültesi” idi.

 

Neticede zamanla tüm kanunlar değişebilir… Mühim olan yenilerini ve daha iyilerini yapacak ve hatta olanları da daha iyi ve doğru yorumlayabilecek ve hatta daha iyi duruma getirebilecek insanların yetişmesidir ki, işte hukukçu da budur…

 

Hukuk, insanın her zaman tam yanında bulunan ve hatta tam yanından hiç ayrılmayan bir kavramdır. Farkında olduğunuz anlarda da farkında olmadığınız anlarda da hep yanınızdadır. İhtiyacınız olduğu anlarda ve olmadığı anlarda da!....

 

O hep yanınızda olan hatta daima iç içe olduğunuz bu kavramla tüm diğer sizinle ilgili olan varlıklar gibi, aşama aşama irtibata geçersiniz… Önce varlığının farkına varırsınız, sonra dokunmalar başlar, tanışırsınız. Sonra birbirinizi anlamanız hatta iyi anlamanız gerekir. Karşılıklı birbirinizi anlamanız ile de dostluğunuz başlar. Birbirinizi ne kadar iyi anlayabilir ve anlatabilirseniz dostluğunuz da o kadar derin, faydalı ve vazgeçilmez olur.

 

Bu satırları okuyan pek çok dostumuz yaşı ve konumu itibarı ile hukuk ile dokunmalar ve tanışma aşamalarını muhakkak geçmişlerdir. Peki ama birbirini anlama ve anlaşma, dostluk aşamalarına geçmek o kadar kolay olmasa gerek! Çünkü bunun için arada ortak bir lisan olmalıdır ki karşılıklı anlaşma ve dostluk aşamalarında istenen netice sağlanabilsin.

 

İşte ben de burada ilk evvela hukukla aranızda bu karşılıklı birbirinizi anlama anlaşma ve dostluk aşamalarının perçinlenmesi için ortak lisanın oluşmasına ve daha da gelişmesine yardımcı olmaya çalışacağım ki aynı, eğitimim sırasında öğrendiğim gibi, kanun maddeleri ve yorumlarına daha sonra ve hatta ikinci planda yer vereceğim…

 

Bu ortak lisan nedir? Bu ortak lisanın temeli aslında doğuştan insanın içinde vardır. Hatta insan doğuştan içinde olan bu varlık sayesinde hukuku hep arar ve ortaya çıkarır. Ortak lisanın alfabesinin ilk harfleri insanın içinde olan vicdandır ve adalet duygusudur. İnsanın vicdanına ve adalet duygusuna uygun düşmeyen bir kanun maddesi olabilir mi? Evet olabilir; ama işte bu vicdana ve adalet duygusuna ters düşen kanun maddesi, hukuki değildir ve de uzun süre var olma ve uygulanma imkanı da bulamayacaktır.

 

O halde her an yanımızda bulunan hukukla, iyi anlama ve iyi anlaşma yöntemimiz önce vicdanımızla ve içimizdeki adalet duygusuyla başlar. Yani yaşantımızda ve ilişkilerimizde önce vicdani ve adalet duygumuza uygun davranacağız ve olaylara böyle bakacağız, böyle değerlendireceğiz. Sonra bu değerlendirmelerimizi bir de akıl ve mantık süzgecimizden geçireceğiz. Böylece tarafsız olarak ve hakkaniyetli bir kanaate sahip olacağız. İşte bunun hepsinin bir biriyle harmanlanması ile de “iyi niyet ilkesi” ortaya çıkacak ve böylece hep yanımızda hatta iç içe olduğumuz hukuk kavramı ile yavaş yavaş ortak lisanımız oluşacak ve artık birbirimizi daha iyi anlar hale geleceğiz.

 

İşte bu “iyi niyet ilkesi”, üzerinde biraz daha dikkatlice ve özel olarak konuşmak gereken bir konu olduğundan bu hususu bir dahaki yazımızda ele almak niyetiyle herkese bu vesile ile önce merhaba ve sonra da en iyi dileklerimle görüşmek üzere diyorum…

 

Powered by OrdaSoft!