Sektör Mensuplarına Hitaben

Öncelikle sizler ile geçtiğimiz günlerde Bilim Sanayi Bakanlığımız nezdinde bulunan ve tarafımın üyesi olduğu Türkiye Metal Teknik Komitesi toplantısına ait birkaç notu paylaşmak isterim.

Bilindiği üzere her platformda bölgesel teşviklerin, Teknokent ve Ar-Ge merkezlerinin işleyiş bakımından eksik olduğunu dile getirmekteyim. Elbette son derece gerekli ancak eksikler ve farklı faydalar ile kullanılmaya da bir o kadar açık sistemler. Bu sistemler tamamen bu milletin paraları ile kurulan oluşumlar. Neden halen Teknokentlerde bugüne kadar yapılan yatırımalar verilen muafiyetler ve buradan elde edilen kazançların, yine asli hedefi olan patentlenme ve sanayileşme miktarları açık değil? Buralarda bulunan firmaların gelir vergisi dengesi nasıl ve kimler tarafından kontrol ediliyor? Aynı şekilde firmalar nezdinde oluşturulan ve özellikle makine, ekipman ve cihaz anlamında nerede ise tamamen yurt dışı bağımlısı olan bu merkezler sektörel bazlı gerekiyorsa tek lokasyon branşlaşmak yerine her tesisin içine kurulma tarafında çaba sarf ediliyor? Biz buna örnek olarak ALUTEAM kurduk şu anda nerede ise bütün ülke Alüminyum sanayisi buradan hizmet alabiliyor. Bölgesel teşvikler ile neden sanayicimiz bu bölgeler dışında eski yatırım yapmış sanayicilerimiz ile haksız rekabete sokuluyor? Bugün sektörde karlılık bu teşvik anlayışı ile kazanılan vergi, istihdam, enerji avantajlarının toplamı kadar para kazanmıyor. Dolayısı ile devlet eli ile destekli rakipler çıkarılıyor önceden yatırım yapmış sanayicimize. Bu sistem belki siyasi olarak verimli gözükse de reel piyasada hiç olumlu sonuçlar doğurmuyor. Elbette olsun bölgesel destek ama farklı ürün grubu için olsun, kapasitesi olmayan işler için olsun. Yatırım teşvik bile bu konuda çok eleştiriye açık. Kapasite fazlası olan iş kollarında verilen bu yatırım teşvikleri sanayinin önünü rekabette tamamen kapatmaktadır. Olan üretim kapasitesine artırım yaparak ya karlılıklar düşürülerek firmaların sürdürülebilirliği zayıflatılmakta ya da tamamen piyasadan çekilerek arkasında bir makine ekipman hurdalığı bırakmaktadır. Bu sistemlerin iyi analiz edilerek tekrar düzenlenmesi bizim görüşümüz dür. Bu kapsamda METALTEK te yapılan yatırım teşvik sunumları çok önemli bir çalışma olmuştur. En azından stratejik yatırım konusunda yapılan çalışmalar ilerisi için umut vericidir. İlerleyen süreçte bu komisyonda yapılan çalışmalar hakkında daha detaylı sizlere aktarımda bulunacağım. 

Daha önceki aktarımlarımızda piyasa güvensizliğinden bahsetmiş idik; Geldiğimiz nokta bizi bu konuda haklı çıkardı. Ancak gerekli tedbirlerin önemli kısmı halen alınmadı. Merkez bankalarından gelen faiz indirimleri, Suriye kaynaklı jeopolitik risklerin azalması, ABD-Çin ticaret görüşmelerinde anlaşma beklentilerinin artması iyimserliğin kaynakları. Türkiye aleyhine yine ABD Temsilciler Meclisi’nde kabul edilen yaptırımlar bu aşamada çok fiyatlamaya dahil edilmiş değil. Ancak olumlu gelişmelerin belli ölçüde fiyatlanması nedeniyle piyasalarda daha temkinli bir görünüm öne çıkmaya başlamış durumda. Piyasa diliyle “düzeltme” tabiri daha yerinde olacak. Ancak olumsuz haber akışı olması durumunda farklı bir değerlendirme yapmak gerekebilir.

Dikkat çeken diğer nokta gerek Türkiye gerekse ABD ve Avrupa merkez bankaları söylemlerinin birbirleriyle çok benzeşmeye başlaması. Ayrıca düşük faiz politikası uyguluyorlar. Fed Başkanı POWELL ise “Fed, mevcut politika duruşunun muhtemel uygunluğunu sürdüreceğini düşünüyor” dedi. Bu açıklama sonrası benzer algılar Fed için de oluştu. Avrupa Merkez Bankası’nın düşük faiz ve parasal genişlemeden yana tavrı zaten biliniyor. Düşük faiz hem reel ekonomiler hem de borsalar için iyi bir gelişme elbette. Her ne kadar genele yaygın bir hareketten söz etmek zor olsa da reel ekonomideki hareketlenmede payı var. Geçen hafta açıklanan Türkiye dış ticaret verileri bu açıdan önemli. Ağustos ve Eylüldeki yüzde 1,5 ve 1’lik ithalat artışları dikkate değer. Temmuzda yüzde 8,5, Haziranda 22.7 düşüşler vardı. Buna karşılık Eylül ihracat artışı ise 0.3’te kaldı. Ağustos ve Temmuz için bu rakamlar yüzde 1,6 ve 7,9 artış şeklinde idi. Gittikçe ihracatta azalan bir ivme var. Bunu da özellikle Euro Bölgesi ekonomileri başta olmak üzere küresel ekonomideki yavaşlamaya ve bir miktar da TL’deki değerlemeye vermek gerekir. TÜFE bazlı reel kur endeksinde son aylarda bir artış söz konusu. 69 seviyesinden 76 seviyesinin üzerine taşındı. Olumlu havanın sürdüğü dış piyasalarda ise çok fazla dalgalanma görülmüyor. 

 

 

celalettin kirboz 61a

Powered by OrdaSoft!