Yarında Kal

Bambaşka planlamalarla, stratejilerle ve umutlarla girdiğimiz 2020 yılının henüz başındayken, bilimsel adı Covıd-19 olan küresel bir sağlık krizine yakalandık. Koronavirüs krizi dünyayı dramatik bir şekilde değiştirdi. Hazırlıklı değildik; hükümetlerin, kurumların ve şirketlerin 2020’yle ilgili yaptıkları tüm analiz, beklenti ve planların anlamını yitirdiği görüldü. Benzeri görülmemiş ciddi önlemler aldık ve almaya da devam ediyoruz.

 

Geçmişte de ciddi salgınlar görülüyordu. Her salgın yeni bir şey öğretir. Covid-19 ile mücadele kapsamında süren ev karantinaları da, konutlarda balkon, pencere, teras, bahçe gibi gün ışığı alan ve hava akışını sağlayan mekânsal yapıların insani gerekliliğini tekrar gündeme taşıdı. Zaten insanın günlük hayatının yaklaşık yüzde 90’ının binalarda geçtiği düşünülürse, bunu hiç gündemden düşürmemek yararlı olacaktır. Bildiğimiz gibi küresel ısınma ve temiz su arzı gibi çevresel sorunlarla birlikte sürdürülebilir bina, yeşil bina, pasif tasarım, enerji verimli bina gibi kavramlar giderek popüler bir hale geldi. İçinde bulunduğumuz pandemi süreci de sık sık bu kavramlarla karşılaşmamıza neden oluyor. Çünkü bu salgın tüm insanlığın çok da uzak olmayan bir gelecekte çok temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayamaması gibi bir sonuca ulaşabileceğimizi de hatırlattı. Tüm bunlar, daha az kaynak tüketen, daha enerji ve su verimli, daha kaliteli yaşam alanlarına sahip sürdürülebilirlik kriterlerini ön planda tutan çevre dostu binalara olan gereksinimi önceliğe koydu.

Sürdürülebilirlik kriterlerine göre tasarlanmış ve inşa edilmiş binalar sadece enerji ve su tasarrufu sağlamamaktadır. Kullanıcıların sağlığına ve konforuna da önem vermektedir. Binalar tasarlanırken iç mekân hava kalitesi, doğal aydınlatma, sıcaklık ve nem kontrolü, atık yönetimi gibi insan sağlığını direkt etkileyen unsurlar planlanmakta, ayrıca inşaatında kullanılan yöntemler ile son kullanıcıya daha temiz bir ortam bırakılması hedeflenmektedir. 

Nasıl mimarlıkta doğru tasarımdan bahsetmek pek mümkün olmuyorsa, cephe için de aynı şeyi söylemek yerinde olacaktır. Cephe, bir binanın enerji verimliliği ve konfor gereksinimlerini karşılayan ana yapıcı unsurudur ve burada doğru yerine “tercihler’’ söz konusudur. Bu nedenle sistemin türü, cephe tasarımı ve akılcı çözümler; sağlıklı bir iç mekân ve konfor için kritiktir. Cephe tasarımında sürdürülebilir tasarım parametreleri düşünülerek, enerji verimli dolayısıyla çevre etkileri düşürülmüş ve konfor şartlarını sağlayan bir bina olarak tasarlandığında, “tercihler’’ söz konusu olmaktadır. 

Tasarım aşamasında birçok alternatif senaryo test edilir ve en optimum çözüm tercih edilir. Bu optimum çözümün bulunması sürecinde bina cephesine dair parametrelerden birinde yapılacak bir değişiklik, binanın enerji talebini değiştirecek ve ısıtma, soğutma, havalandırma, aydınlatma sistemlerini de doğrudan etkileyecektir. Ancak sistem performansının analizinin, enerji veya bütçe kararlarının, gerçekleştikten sonra doğrulamaya çalışmak yerine, tasarım sürecine entegre edilmesi gitgide kolaylaşmaktadır. Tasarımın en başında cephede alternatif tasarımların karşılaştırmalı performans çalışması için enerji modellemesi yapılırsa, optimum çözüme daha kolay ulaşılabilir. Sayısal analiz yöntemlerinden ve bilgisayarlardan yararlanarak binanın tüm enerji harcamalarının yıllık, aylık, günlük ve hatta saatlik simule edilerek ortaya çıkarılması “yeni normal” olacaktır demek, pek yanlış olmayacaktır. Yarın, yalnızca tecrübeye dayanarak çözümlerin bulunması asıl mümkün olmayacaktır. 

Yarını düşünmek ve “yeni normal”de bizleri nelerin bekleyeceğini konuşmak için hesaplarımızdan duyurusunu yaptığımız günlerde Instagram’da sektörden alanında uzman kişilerle canlı yayında, “Yarında Kal’’ programında buluşuyoruz. Siz de @nevintok ve @karakalemcephe hesabından takip edebilirsiniz.

Sağlıkla kalın.

nevin guney tok sf100

Powered by OrdaSoft!