Alüminyum Sektörüne Bakış

Türkiye alüminyum sektöründe sektör mensubu arkadaşlarımız bizleri her gördüklerinde önce hatırımızı sorup sonrasında normal olarak sektörü soruyorlar. Bizler de içerisinde bulunduğumuz ve takip ettiğimiz kadarıyla aktarmaya, sektörümüzü ve içerisinde bulunulan süreçte gelinen son durumları aktarmaya, anlatmaya elimizden geldiğince çalışıyoruz.

 

Genelde biz kendilerine sorun ve önerilerini sorduğumuzda ise temel olarak, “haksız rekabet veya düşük kâr marjı” ve hemen akabinde de “para kazanamıyoruz, masraflar ağır giderler fazla” yakınmaları ve şikayetleri ile “pazarda çok düşük fiyatlara malzeme satılıyor” söylemleri… Peki kim satıyor bu şekilde pazara mal?  Bu satanlar üretici mi? satıcı, tüccar mı? İthal mi getiriyor? Nasıl oluyor da daha düşük fiyata piyasaya mal sürüyor? Eşit şartlarda borsa üzerinden alınan bir metali, aynı elektrik gideri, aynı gaz gideri, yaklaşık aynı işletme gideri ile üreterek daha düşük fiyatla satma şansını nasıl elde ediyor. Diğer sektör mensubu firmalarımız bu ortamda nasıl bir aksiyon almalı? Bu pazarda ayakta kalabilmek bu rekabetin içinde olabilmek hangi şartlar ile olur?

Üretim firmalarımız incelediğimizde önümüze “özellikle konu profil imalatı olduğundan bunu hatırlatalım” birkaç tip imalat şekli çıkıyor, proses olarak. Sadece bir veya iki presi olan firmalarımız; bu firmalar pres mal imal edip, yüzey işlem ve hammadde tedarikini dışardan veya dışarda yaptırıyor. Presi ve boyahanesi olan firmalar; bunlar profili sadece boyalı olarak bünyelerinde üreterek, eloksal işlemini ve yine hammaddeyi dışardan temin ediyorlar. Presi, boyahanesi, eloksal hatları bünyesinde olan firmalar; bu firmalar sadece hammadde ve kalıp ihtiyaçlarını dışardan temin ediyor, diğer tüm işlemleri kendi bünyesinde yapıyor. Bir diğer firma türü ise; geri dönüşümünü, dökümhanesi, presleri, boya ve eloksal hattı kendi bünyesinde olan sadece kalıp hizmetini dışardan alan firmalar. Son olarak da tam entegre Alüminyum profil üretim hattına sahip tüm prosesleri kendi bünyesinde bulunan firmalar. Şimdi bu açılardan bir bakalım. Hammadde üreten firmalar, boyahaneler, eloksal tesisleri, Kalıphaneler pazarda var ve bunların hepsi işletme, kazanç esasına dayalı kuruluşlar. Dolayısı ise sadece pres ile yola çıkan bir firmanın fiyat oluştururken elinde bir tek enstrüman pres işçiliği iken, tam entegre bir tesisin kalıp, hammadde, boya, eloksal tüm proseslerde fiyatlamada elinde fazlaca enstrüman bulunmaktadır. Bu da elbette işletmeler arsındaki üretim, satış, hizmet farklarının en önemli faktörüdür. İşletmelerin kuruluşlarında elbette bu entegre sistemeler yüksek yatırım miktarı ve gücü gerektirir. Bir açıdan da finansman maliyeti getirir ki bu da aslında negatif bir olgu gibi algılanabilir.

Tesisin entegre olmayışı ve buna bağlı fiyat olumsuzlukları hemen ardından ve aslında bu probleme sebep olan diğer unsur olan finansman gücü ve finansman maliyeti önümüze çıkmaktadır. Ana hammadde olan külçe ve biyet, teminleri peşin statüde alışverişi olan, ancak üreticiye geldikten sonra vadeye dönen bir anlaşılmaz döngü içerisindedir. Buradan sağlanan nedir? Neden bir mal peşin alınıp vadeli satılır? Buradan kim veya kimler avantaj sağlamakta, kim veya kimler bu talep içerisinde bulunmaktadır? İşte finans gücü ve maliyeti tam bu noktada ortaya çıkmakta, finansal anlamda doğru yapılanmamış firmalar hammadde temininde “sen peşin al bana farkını koy sat “mantığı ile temin yoluna gitmektedirler. Bu işleyişin finansman dışında farklı maliyetlerde getirdiği göz ardı edilemez.

Sonuç olarak işletme sahibi olan ve konudan şikayetçi arkadaşların tüm bu pencereleri iyi analiz edip, durdukları noktanın neresi olduğunu iyi bilmeleri gerekmektedir. Sorgulama elbette çok önemli ama önce sorgulamaya kendimizden başlamalıyız. Bu sektöre girerken doğru hesap yaptığımıza emin olmalıyız. Çok değerli bir ağabeyimin sözü ile bitireceğim bu yazımı “Önce ateş edip sonra nişan almak derler buna.” Duayen ağabeyim Mustafa ERTÜRK Bey’e buradan saygılarımı sunuyorum.

 

celalettin kirboz 63 2a

Powered by OrdaSoft!