Covid- 19 Bize Ne Yaptı, Devlet Nasıl Yönetti?

Bir taraftan pandemi süreciyle başlayan belirsizlik, diğer taraftan Amerika ile Çin arasındaki hesaplaşmalar; bizleri, ülkemiz ve dünya ticaretinde şimdiye kadar görülmemiş bir güvensizliğin içerisine sokmuştur. İşleri yoğun olan üretim şirketlerimiz de olmayanlar da aynı güvensiz ortamın içerisinde, karanlık bir koşu yapmaktadır.

Olmadık bir zamanda ekonomiye hareket kazandırmak veya ölümün eşiğinden döndürmek adına yapılan üst üste faiz indirimleri, hemen arkasından tekrar tırmanan faizler, tutarsız ve olumsuz sonuçların hamisi olmuştur.

Amerika’nın seçim ortamına girmesi, hemen öncesinde Çin ile açtığı ekonomik cephe, belki de en plansızı olan pandemi… Zaten zor günlerden geçen dünya ekonomisi, bir de bu bilinmezliğe girince, her şey karıştı. Ülkemiz de bu karışıklıktan nasibini fazlasıyla aldı.

Pandemi başlangıcında, her ülkede olduğu gibi biz de birtakım ekonomik tedbirler almaya çalıştık. Öncelikle işin psikolojik tarafı çok önemliydi. Her zaman yaptığımız gibi krizi görünce önce kısıtlamalara gittik! Bu süreçte hep yaptığımız gibi önceliğimiz, istihdamın azaltılması oldu! Bunu fark eden hükümet, bu konuda hızlı tedbirler alarak oluşabilecek bir sosyal yaranın önüne geçmeyi başardı. Uzun dönemdir sıkıntılı günler yaşayan inşaat sektörüne ve diğer sektörlere can suyu olacak önemli bir kredi sistemini hayata geçirdi. Böylece başta inşaat sektörü olmak üzere, piyasalarda bir canlılık hareketi yaratılmaya çalışıldı. Aslında kısmi olarak başarılı da oldu. İlk aşamada virüsün Çin kaynaklı olduğu açıklamaları ve tam olarak ne olduğunun bilinmemesi, toplumda Çin mallarına karşı önemli bir direnç oluşturdu. Durum sadece bizde değil, tüm dünyada bu şeklide gelişti. Bu süreç, yerli sanayimizin iç pazarda önemli ikame mal üretmesine, hemen ardından da Avrupa pazarının Türk malına sempatiyle yaklaşmasına neden olurken, aslında üretim hatlarımızda hatırı sayılır bir yeri oldu. İlk fırtınayı bu süreç ile atlattık. Sonrasında daha planlı, daha hesaplı ve süreci fırsata çeviren temaslar ile devam edildi. Netice olarak devlet bu süreci bence iyi yönetti! Bu sürecin devlete maliyeti ise hiç de o kadar iyi olmadı. Kasaları boşalan devlet, bu sefer ikinci saldırıya maruz kaldı: Her zaman olduğu gibi ekonomik yaptırımlar ile direk kura saldırı. Onlar da biliyordu nakit yönetiminde zorlandığımızı. O anı iyi değerlendirdiler. Sonuç, yüzde 30’lara varan bir değer kaybı ile kapanan ilk raunt. Elbette her fırsatta devam edecek. Peki, buna karşı üretilebilen senaryolar nedir?

  1.  Senaryo: Hızlı bir iyileşme sürecini öngörür. Ekonomik şoka rağmen büyüme sağlanır. Yıllık büyüme oranları ekonomik şokun etkilerini absorbe eder.
  2.  Senaryo: Bir önceki senaryodan daha az iyimser bir öngörüdür. Bu senaryoda ekonomik şok bir süre devam eder ve toparlanmak biraz daha uzun sürer.
  3.  Senaryo: Covid-19’un ekonomik sisteme kalıcı bir hasarı söz konusudur. Ancak kötümser varsayımlara rağmen uzmanlar bu senaryonun gerçekleşmesinin muhtemel olmadığı görüşünde.

Covid-19 salgınının Türkiye’deki otomotiv, perakende ve taşımacılık gibi kilit sektörler üzerinde olumsuz bir etkisi oldu. Ford Otosan, Toyota ve Hyundai üretimlerini durdurdu. Toplam 68 ülkeye seyahat yasağının uygulanmasıyla havacılık sektörünün bu sene 100 milyon ile 120 milyon dolar arasında bir gelir düşüşü yaşaması muhtemel. Türkiye’nin ticaret ortaklarının çoğu virüsten etkilenmiş durumda. Bu yüzden tedarik zincirlerinde bir sarsılma yaşanacaktır. Turizme yönelik rezervasyonlar iptal edildi ve bazı bölgelerde otel doluluk oranları yüzde 30’un altına düştü. Kafe, sinema, spor salonu ve alışveriş merkezleri gibi toplanma alanları faaliyetlerini durdurdu.

Sosyal izolasyon tedbirleri çerçevesinde, bireylere ve işletmelere çeşitli sınırlamalar getirildi. 

60 yaşından büyük ve 20 yaşından küçük bireylere sokağa çıkma yasağı uygulandı. İşgücünde eşitsizlik, kendini farklı şekillerde gösteriyor. Sürücüler, kuryeler, temizlik görevlileri, perakende çalışanları ve daha pek çok çalışan dışarı çıkmak zorunda kalırken, kurumsal çalışanların büyük bir çoğunluğu evden çalışma esnekliğine sahip.

Kariyer.net tarafından yürütülen ankete göre, çalışanların yüzde 57’si sürekli olarak evden çalışırken, yüzde 28’i belirli günlerde evden çalışıyor ve geriye kalan yüzde 15’lik dilim ise işini sürdürmek için dışarı çıkmak durumunda. Ankete göre; İnsan Kaynakları yetkililerinin ve çalışanların beşte biri evden çalışma modelinin devam edeceğini öngörürken, çoğunluğu pandemi sonrasında çalışma hayatında köklü değişikliklerin yaşanacağını düşünüyor.

Aynı şekilde, Türkiye için de inovasyon çağına girdiğimiz bir dönem söz konusu olabilir. Turizm sektörünün sarsılmasıyla daha çok dış açık veren Türkiye’nin, ithalatı ikame edici sanayileşmeye yönelmesi gerekecek. Bunu teşvik eden yüksek döviz kuru, Avrupa ve Amerika merkez bankalarının dünya pazarına enjekte ettikleri bol miktarda paranın faiz hadlerini sıfıra indirmesiyle, Türkiye’deki yatırımcılara bir kaynak olacaktır.

Bu süreçte en kötü davranışı ise yine birtakım iş adamı göstermiştir. Karaborsacılığı hemen devreye soktukları gibi, devletin ekonomiyi ayakta ve canlı tutmak için her türlü riski göze alarak bankalara verdiği talimat ile düşürdüğü kredilere talip olarak kullanmışlar ve bunları hesaplarında tutarak hiçbir iş veya üretime dâhil etmemişler, dâhil edenlerin bir kısmı ise yatırım cazibesi artan gayrimenkul pazarında kullanarak katmerli kazanç etmişlerdir. Şimdi devletin bu hainleri bularak, bunun hesabını sorması gerekmektedir. Yapmazsa, bunlar hep olacak, çünkü karşılığı yok, yaptırımı yok. Ne oldu geçmişte? Aynı şekilde KGF kredileri ile zamanın ekonomi bakanının dediği gibi, “doğru yere gitmeyen bir kredi sistemi!”, birilerini daha çok zengin edecek, ediyor. Bunların tespit edilerek, en yüksek ters faiz çalıştırılarak geri alınıp, muhakkak gerekli ceza verilmeli!

Powered by OrdaSoft!